GEZİ YAZILARI
ATATÜRK
HAYRANI ÜLKE:
M
A L E Z Y A
Malezyalılar
ülkelerine gelen Türkleri; “Hoş geldiniz Mustafa Kemal’in çocukları “ diye
karşılıyor, özel bir sevgi gösteriyorlar.
Malezya
halkının yüzde 60’ı müslüman. Ama yönetim şeriatla değil tam bir laik sistemle
yönetiliyor. Üstelik halkın çoğunluğu Atatürk hayranı.Ülkede müslümanların
haricinde hıristiyanlar, Budistler, Hindular ve diğer asya inançlarına mensup
olanlarda var. Başları örtülü olanlar sadece başörtüsü kullanıyorlar.
Eşimle Avustralya’dan Türkiye’ye giderken yolculuğun
uzun olması nedeniyle Malezya’da dört günlük bir “stopover” yani arada dinlenme
ve gezme kararı verdiğimiz için Sydney’den sekiz buçuk saat süren bir yolculuktan sonra Kuala Lumpur
hava alanına indik. Pasaport ve Gümrük kontrolu sonunda şehir merkezindeki
otelimize ulaşmak için ayrıca uzun bir otobüs yolculuğu daha yaptık ki, bu bir
saatten fazla bir zaman aldı.
Gümrük
çıkışı sonrası otobüse binerken bunaltıcı bir tropikal sıcaklıkla karşılaştık.
Bereket versin otobüsün içinde klima vardı da rahat bir nefes alabildik. Zaten
Malezya’da bütün vasıtalar klimalı. Aksi takdirde sıcaktan boğulur, yürüyerek
hiçbir yeri rahat gezemezsiniz-göremezsiniz.
O gün otelde istirahat edip ertesi gün için
yapacağımız gezi proğramlarını gözden geçirdik. İlk proğram olarakta şehir içi
gezisini tercih ettik. Gezinin tek kişilik üçreti bizim paramızla 15-20 lira
arası. Rehberimiz bizi şehirde gezdirirken bilgiler de veriyordu.Malezya için “
Malezya ne Avrupa ne Suudi Arabistan ne de İran.
Kendi rejimini oturtmuş, değişik inançlardaki insanların yaşantılarına kucak
açmış, doğasını koruyan, dünyaya açılmayı prensip edinmiş bir ülke “ diyor.
Malezyalılar ülkelerinin tarihi ve
doğal zenginliklerini çok iyi korumuşlar. Kuala Lumpur tarihi değer
taşıyan binaları yanısıra Hindu tapınakları ile turistleri cezbediyor. Ülkenin
gelir kaynağı olarak petrol ön plana çıkıyor. Malezya alışveriş merkezlerinin
çokluğu ve ucuzluğu yanısıra Aralık ayındaki
uluslararası alışveriş festivaliylede dikkat çekiyor. Balta girmemiş
ormanlarla kaplı. Deniz kıyılarında ormanlar katletilmeden tatil köyleri
kurulmuş. Malezya değişik inançlardaki insanlara kucak açtığı için müslüman
olmayan halkı ve yabancı turistler rahat tatil yapma olanağı bulabiliyorlar.
Başkent Kuala Lumpur, mimarisinden farklı
kültürüne, değişik inanç sahibi insanlarla, giyim kuşamından yemeklerine kadar
bir çok farklılıkları bir arada tutan şehir. Üstelik hızlı bir kalkınma hamlesi
içinde. Şehir gökdelen binalarla dolu.Hele ikiz kuleler halindeki Petronas
binası şehrin her yerinden görülen muhteşem bir bina. Yüksek apartmanların bir
kısmı iş merkezi bir kısmı da ikametgâh olarak kullanılıyor. Üstelik daireler
ve iş yerleri çok ucuz.
Malezya,
13 ayrı eyaletten oluşuyor. Her eyaletin başında bir kral var. Bu krallar her
beş yılda bir dönüşümlü olarak ülkenin başına geçiyor. Federal yasaların
dışında eyaletler geniş bir bağımsız alana sahip. Her etnik yapının kendi
siyasi partileri, okulları var. Kendi dilleriyle televizyon yayınları
yapılıyor. Ama ülke yönetimindeki ağırlık İslam'i partilerde. Malezya,
uluslararası turizmde kendisini en iyi tanıtan ülkelerden biri.
Başkent
Kuala Lumpur, modern yüzü ve gösterişli gökdelenleriyle turistlerin en çok
tercih ettikleri kentlerden biri. Ekonomisi, ticaret ve teknoloji yoğunluklu
ürünlerin yanısıra petrol ihracı üzerine kurulu. Bu arada Malezyada konuştuğumuz bazıları,
28 milyonluk nüfusun yüzde 60’nın Müslüman, yüzde 19’nun Budist ve yüzde 9’nun
da Hristiyan olduğunu söylediler.. Müslümanlar, Şeriat Mahkemeleri’nde,
diğerleri ise sivil mahkemelerde yargılanıyormuş.
MALEZYA’NIN ETNİK YAPISI
Malezya'da en
kalabalik etnik kitle nüfusun % 49'unu olusturan Malaylardir. Malaylar Singapur Endonezya Tayland ve Madagaskar'a da yayilmislardir.
Konustuklari Malayca Endonezya diline çok yakindir. Malezya'daki Malaylarin tamami
Müslümandir. Ikinci büyük etnik unsur % 35 orana sahip olan Çinlilerdir.
Çinlilerin içinde az
sayida Müslüman vardir. Çogunlugu Budist bir kismi hiristiyandir. % 10 oraninda da Hindistanli
vardir. Hindistanlilarin da az bir kismi Müslüman çogunlugu Hindudur. Çinliler ve Hindistanlilar
Çin'den ve Hindistan'dan gelmis olan göçmenlerdir Malezya'nin yerlisi degildirler. % 3.1 oraninda
Cavali vardir.
Cavalilarin tamami
Müslümandir. Geriye kalan nüfusu su etnik unsurlar olusturur: Minangkabu (%
0.8) Sama (% 0.8) Melanau (% 0.4) Güney Asyali (% 0.35) Bugi (% 0.2) Kalabit Hui Molbog. Bu etnik unsurlarin büyük çogunlugu Müslüman bir kismi da hiristiyan veya yerel dinlere mensuptur.
Dil: Resmi dil Malayca'dir. Ingilizce ve Arapça da geçerli dillerdir. Tamilce ve Çince basta olmak üzere çesitli etnik unsurlarin dilleri de konusulmaktadir.
Din: Resmi din Islâm'dir. Halkin % 55'i Müslümandir. Müslümanlar genellikle sünni ve hanefidirler. % 17 oraninda budist % 11.6 konfüçyanist (Çin dini mensubu) % 7 oraninda hindu % 6 oraninda hiristiyan vardir. Kalan nüfus ise degisik yerel dinlere mensuptur.
MALEZYALI MÜSLÜMANLAR
ATATÜRK’Ü
ÇOK SEVİYORLAR
Malezya’lılar Atatürk’ü çok iyi tanıyorlar ve
seviyorlar. Ve O’nu sömürge devletlerinin kurtuluş ışığı-rehberi olarak
görüyorlr. Gezimiz sırasında konuştuğumuz bazı Malezyalılar, bizim Türk
olduğumuzu öğrendiklerinde, yüzleri gülüyor ve ; Mustafa Kemalin çocukları hoş geldiniz’
diyorlar. Malezya halkının Atatürk’ü neden çok sevdiğini merak edip sorduğumuz kimseler; Musafa Kemal tüm
sömürge ülkelere, Müslümanlara daha doğrusu tüm insanlığa hürriyet, barış ve
aydınlanma ışığını-yolunu gösteren büyük bir liderdi, ışıktı, rehberdi ’
diye anlatıyorlar.
Malezya gezimizi burada noktalarken, Malezya
halkının Türklere olan sevgisini dile getiren bir başka olaydan da bahsetmekte
yarar var.Ülkenin eski Başbakanlarından Mahattir Muhammed, yıllar önce Kuala
Lumpur’da yapılan İslam Ülkleri Konferansı sırasında konuşurken, batılıların
emperyalist sömürü düzeninden şikayet eden Arap ülkelerinin temsilcilerine şu
konuşmayı yapıyor;
-Bugün burada batılılardan şikayet
ediyorsunuz. Bir zamanlar Osmanlı idaresinde adaletli bir şekilde yönetilirken
batılılarla (İngilizleri,Fransızları, Amerikalıları,İtalyanları kastediyor) bir
olup, Osmanlıyı arkadan vuran sizlerdiniz. Şimdi kalkmış işbirliği yaptığınız
ülkelerden şikayet ediyorsunuz.Bunu hak ettiniz.’
İşte Türkiyenin-Türklerin, gerçek din
kardeşi, gerçek dostu müslüman bir ülke... Eğer bir gün yolunuz Malezya’ya
düşerse, İkiz kuleden oluşan ticaret merkezini, 92 hektar büyüklüğünde,
göllerden ve yemyeşil bahçelerden oluşan Lake Garden’ı, bu arada dünyanın
değişik islâm ülkelerinden ve Osmanlılardan gelen bir çok kıymetli İslâmi eserlerin teşhir
edildiği İslâm Müzesini ziyaret etmeyi
de ihmal etmeyin.
MUHTEŞEM
BİR CAMİ:
SULTAN
CAMİİ
Bizi gezdiren rehberimiz Türk ve Müslüman
olduğumuzu öğrenince; size uzak doğunun en büyük ve en güzel camiini
göstereyim’ dedi. Bu teklifi sevinçle kabul ederek camiyi görmeye gittik.
Kuala Lumpur’daki bu Güneyasya ve Uzakdoğu’nun en büyük, en modern ve görkemli
Sultan Sallahuddin Abdul Aziz Shah
camisini gördüğümüzde hakikaten
hayran kaldık. Verilen bilgilere göre camide 24 bin kişi rahatça namaz
kılabiliyor. Kadınlar için de ayrı bir bölüm var. Cami yalnız müslümanların
değil, diğer dinlere-inançlara mensup ziyaretçilerin de büyük ilgisini ve beğenisini çeken muhteşem
bir mimari yapıya sahip.
Cami 1988 yılında açılmış ve her biri 155
metre yüksekliğinde dört minareye sahip. Ayrıca bir konferans salonu, İslâmi
eğitim veren bölümleri ve fakirlere her
gün üç öğün yemek verilen yemekhanesi de mevcut.Yalnız bu hayırları bizdeki
gibi belediyeler değil, varlıklı insanlar yapıyorlar.
Camide görevli kimselerden cami ile ilgili
bilgi alırken Türk olduğumuzu söyleyince onlarında yüzleri gülümsedi ve
onlarda; Mustafa Kemalin çocukları hoş
geldiniz ‘ dediler. Bu sıcak ve içten sözlerle karşılanmak insanı hem
heyecanlandırıyor hem de duygulandırırken gözlerimmiz yaşarıyor.
Camiden ayrıldığımızda gözümün önüne bizim
Atatürk ve laik cumhuriyet düşmanları geliyor, gerici, yobaz arap, acem uşağı bu hocalara, şeyhlere de
içimden lânetler okuyorum.
421
METRELİK KULE
Rehberimiz camiden sonra Kuala Lumpur Tower-kulesi’ne götürdü bizi.
Etrafı park olan ve şehrin ortasındaki bir tepe üzerine kurulan kule 421 metre
yükseklikte.1996 yılında hizmete girmiş.Yükseklik bakımından dünyada dördüncü.
Turistler hızlı asansörlerle kuleye çıkıp, şehri kuşbakışı seyrediyorlar.
Şahsen yükseklere çıkmayı, insanlara tepeden bakmayı sevmediğim için bir
kafeteryada oturup kahve içmeyi tercih ettim.
Bu defa Kuala Lumpur’un sembolü olan yüksek
ikiz kulelerden oluşan iş ve ticaret merkezi Petronas adlı muhteşem ticaret
merkezine gidiyoruz. Burası göz kamaştırıcı bir yerde Kuala Lumpur’u sembolize
eden bina. Bitişik yapıldığı içinde ikiz denilen bu yüksek kulelerin birini
Japonlar, diğerini Çinliler inşa etmişler. Alt bölüm çok büyük bir alış-veriş
çarşısı, diğer katlar ise yerli ve yabancı büyük şirketlerin
merkezleri-büroları olarak kullanılıyor.
MALEZYA
TÜRKİYEDEN SONRA
EN
GELİŞMİŞ BİR ÜLKE
Malezya çağdaşlık,eğitim,sanayi bakımından
Türkiyeden sonra dünya’da gelişmiş ikinci İslâm ülkesi.Nüfusu 20 milyon ama
nüfusun yüzde 60’ı Müslüman Malezyalı. Gerisi ise Budist,Hindu,Hıristiyan ve
Taoist olan Hintliler ve Çinlilerden oluşuyor.
Malezyalılar islâmla 16.Asır’da
tanışmışlar.Yıllarca Postekizlilerin daha sonra İngilizlerin kolonosi olan
Malezya, 1963 yılında bağımsızlığını elde etmiş.
Ülke, iki büyük adadan oluşuyor ve 13
eyaletli bir federatif yönetime sahip.Eyaletleri bağımsız sultanlar, tüm ülkeyi
ise Kuala Lumpur’da oturan Kral yönetiyor. Ticaret ise genellikle Çinlilerin
elinde. Büyük holdingleri var. Malezyanın en önemli geliri turizm
ve lastik sanayinde kullanılan kauçuktan. Yaş sebze-meyve, deniz
mahsulleri ile bazı sanayi makineleri de önemli ihraç maddeleri arasında.
Malezya’ya Nasıl Gidilir: Türk Havayolları ve Malaysia Airlines’in İstanbul-Kuala Lumpur arası
direkt seferleri var.Yolculuk yaklaşık 10 saat civarında. Singapur Airlines ile Singapur
aktarmalı, Emirates’in İstanbul-Dubai, Malaysia Airlines’ın Dubai-Kuala Lumpur
ortak seferleri de var.
e-posta: hulusisenel@yahoo.com
.........................................................................................
Avustralya
kıtasının asıl sahipleri olarak bilinen Aborojinler, uğradıkları haksızlıklar
nedeniyle isyan edip ; “ - Kendi topraklarımızda-ülkemizde sonradan
gelen beyazlar tarafından adeta sirk maymunlarına, palyoçalarına döndürüldük.
Beyaz insanlar, topraklarımızı işgal ettikleriyle yetmiyormuş gibi birde
kültürümüzle para kazanıyorlar.Bizlerin elini,yüzünü boyayıp,borumuzu
öttürtüyorlar! Ama bundan böyle bizleri kullanamayacaklar.Kendi kültürümüzü
kendimiz yaşayacağız kendimiz tanıtacağız “ diyorlar.
Araştırmalara
göre, 60 bin yıl öncesinden bu yana Avustralya kıtasında sadece Aborojinlerin
yaşadığı ve bu kıtanın gerçek sahibininde Aborojinlerin olduğu anlaşılıyor.
Ancak 1770 yılında İngiliz seyyah Kaptan Cook’un bu kıtayı keşfetmesi ile kıta
toprakları bu tarihten sonra beyaz insanların eline geçiyor.
Türk
atasözü örneği ‘Dağdan gelip bağcıyı kovma’ misali beyazlar kıtanın
güzel, yaşanabilecek ve verimli bölgelerindeki siyah yerlileri ya iç kısımlara
sürüyor ya da acımasızca öldürüyorlar. Hatta 1850 yılında kıtanın güneyindeki
Tasmanya adasında 5000 Aborojin yerlisinin, bazı maceraperest insan-kelle
avcılarına kelle başına 25 cent verilerek acımasızca öldürüldükleri de
belgelerde yer alıyor.Bu olay bir çok kimse tarafından acımasız bir
katliam-soykırım olarak ifade ediliyor.
1770
li yıllarda Avustralya’da bir milyona yakın Aborojin yerlisinin yaşadığı tahmin
ediliyormuş.Bugün ise Avustralya’da Aborijin nüfusunun 300 bin civarında olduğu
söylendiğine göre, geçen iki asır içinde ne kadar yerli katliamı yapıldığını
varın siz hesaplayın.
BEYAZLAR ÖZÜR DİLEDİ
13
Şubat 2008 Avustralya için tarihi bir gün oldu. Avustralya yerli
halklarından geçmişte onlara yapılan her türlü yanlış ve kötü davranışdan
dolayı devrin Federal Avustralya Başbakanı Kevin Rudd ÖZÜR diledi.
Başbakan
Kevin Rudd’ın özür konuşmasından bazı bölümler:
“……
Bizler daha önceki Parlemento ve hükümetlerin uyguladıkları yasalar ve
politikalar sonucu yurtaşımız olan diğer Avustralyalılara büyük acılar,
kayıplar yaşattığımız için özür diliyoruz.
Bizler
özellikle Aborjin ve Torres Strait adaları çocuklarını zorla ailelerinden
uzaklaştırdığımız için özür diliyoruz.
Çalınmış
Kuşakların çektiği acı, keder ve yaralanmadan dolayı, onların geride
bıraktıkları ailelere ve onların çocuklarına “ÖZÜR DİLERİM” diyoruz.
Annelere,
babalara, kız ve erkek kardeşlere, onları birbirlerinden, ailelerinden ve
toplumlarından ayırdığımız için “ÖZÜR DİLERİM” diyoruz.
Ve,
bu mağrur halk ve mağrur kültürü, aşağılayıcı, küçük düşürücü durumlar
içine soktuğumuz için “ÖZÜR DİLERİM” diyoruz.
Biz,
Avustralya Palementosu, ulusumuzun sağaltımı amacıyla saygıyla sunulan
özürümüzün kabul edilmesini rica ediyoruz.”
........
Aborojin
yerlilerinin çoğu ilk çağlardaki gibi,ilkel yaşamlarına devam ediyorlar.Bunlar
daha çok kıtanın batı ve kuzey bölümlerinde yaşıyorlar.Her ne kadar bazıları
aldıkları bir takım eğitimlerle,bugünkü çağ’a, beyazlara uyum sağlamış,belli
yerlere gelmiş olsalarda sayıları çok az.
Son
zamanlarda bazı Aborijin kabile liderleri, hükümetlere baskı yapıp,sosyal ve
kültürel haklar yanı sıra kendi yaşadıkları topraklardan çıkarılan madenlerin
satışından özel fon alsalarda,işin kaymağını yine bu toplumu kullanan lider
konumundaki kimselerin yediği söyleniyor. Çünkü federal ve eyalet hükümetleri yerliler
için büyük bütçeler ayırsalarda, yerliler halâ büyük bir yoksulluk,sefalet ve
sigara, alkol gibi uyuşturucu bataklığından kurtulamıyor.
Kurtuluşu müslümanlıkta
bulanlarda var
25
milyon nufuslu Avustralya’da hıristiyanlıktan sonra ikinci büyük din
müslümanlık. Müslüman topluluk 67 ülkeden gelen göçmenlerden oluşuyor.
Avustralya’ya ilk gelen müslümanlar ise zamanın Osmanlı tebaasındaki
Afganlılar.1800 li yıllarda gruplar halinde Avustralya’ya gelen Afganlılar,
beraberlerinde getirdikleri develerle nakliye işlerinde çalışıyorlar.Güney
Avustralya eyalet başkenti Adelaide şehri ile Kuzey Toprakları eyaleti başkenti
Darwin şehri arasındaki demiryolu hattının yapımındaki malzemeleri develerle
taşıyorlar.
Afganlılar
bir taraftan dinlerini korurlarken bir taraftan da evlendikleri kadınlara,
doğan çocuklarına müslümanlığı aşılıyorlar. Bugün çok sayıda Aborijinin
müslümanlığı yaşadığı ve kurtuluşu bu din de bulduğu söyleniyor.
. * * * AVUSTRALYA YERLİLERİ
ABOROJİNLER
Avustralya
kıtasının asıl sahipleri olarak bilinen Aborojinler, uğradıkları haksızlıklar
nedeniyle isyan edip ; “ - Kendi topraklarımızda-ülkemizde sonradan
gelen beyazlar tarafından adeta sirk maymunlarına, palyoçalarına döndürüldük.
Beyaz insanlar, topraklarımızı işgal ettikleriyle yetmiyormuş gibi birde
kültürümüzle para kazanıyorlar.Bizlerin elini,yüzünü boyayıp,borumuzu
öttürtüyorlar! Ama bundan böyle bizleri kullanamayacaklar.Kendi kültürümüzü
kendimiz yaşayacağız kendimiz tanıtacağız “ diyorlar.
Araştırmalara
göre, 60 bin yıl öncesinden bu yana Avustralya kıtasında sadece Aborojinlerin
yaşadığı ve bu kıtanın gerçek sahibininde Aborojinlerin olduğu anlaşılıyor.
Ancak 1770 yılında İngiliz seyyah Kaptan Cook’un bu kıtayı keşfetmesi ile kıta
toprakları bu tarihten sonra beyaz insanların eline geçiyor.
Türk
atasözü örneği ‘Dağdan gelip bağcıyı kovma’ misali beyazlar kıtanın
güzel, yaşanabilecek ve verimli bölgelerindeki siyah yerlileri ya iç kısımlara
sürüyor ya da acımasızca öldürüyorlar. Hatta 1850 yılında kıtanın güneyindeki
Tasmanya adasında 5000 Aborojin yerlisinin, bazı maceraperest insan-kelle
avcılarına kelle başına 25 cent verilerek acımasızca öldürüldükleri de
belgelerde yer alıyor.Bu olay bir çok kimse tarafından acımasız bir
katliam-soykırım olarak ifade ediliyor.
1770
li yıllarda Avustralya’da bir milyona yakın Aborojin yerlisinin yaşadığı tahmin
ediliyormuş.Bugün ise Avustralya’da Aborijin nüfusunun 300 bin civarında olduğu
söylendiğine göre, geçen iki asır içinde ne kadar yerli katliamı yapıldığını
varın siz hesaplayın.
BEYAZLAR ÖZÜR DİLEDİ
13
Şubat 2008 Avustralya için tarihi bir gün oldu. Avustralya yerli
halklarından geçmişte onlara yapılan her türlü yanlış ve kötü davranışdan
dolayı devrin Federal Avustralya Başbakanı Kevin Rudd ÖZÜR diledi.
Başbakan
Kevin Rudd’ın özür konuşmasından bazı bölümler:
“……
Bizler daha önceki Parlemento ve hükümetlerin uyguladıkları yasalar ve
politikalar sonucu yurtaşımız olan diğer Avustralyalılara büyük acılar,
kayıplar yaşattığımız için özür diliyoruz.
Bizler
özellikle Aborjin ve Torres Strait adaları çocuklarını zorla ailelerinden
uzaklaştırdığımız için özür diliyoruz.
Çalınmış
Kuşakların çektiği acı, keder ve yaralanmadan dolayı, onların geride bıraktıkları
ailelere ve onların çocuklarına “ÖZÜR DİLERİM” diyoruz.
Annelere,
babalara, kız ve erkek kardeşlere, onları birbirlerinden, ailelerinden ve
toplumlarından ayırdığımız için “ÖZÜR DİLERİM” diyoruz.
Ve,
bu mağrur halk ve mağrur kültürü, aşağılayıcı, küçük düşürücü durumlar
içine soktuğumuz için “ÖZÜR DİLERİM” diyoruz.
Biz,
Avustralya Palementosu, ulusumuzun sağaltımı amacıyla saygıyla sunulan
özürümüzün kabul edilmesini rica ediyoruz.”
........
Aborojin
yerlilerinin çoğu ilk çağlardaki gibi,ilkel yaşamlarına devam ediyorlar.Bunlar
daha çok kıtanın batı ve kuzey bölümlerinde yaşıyorlar.Her ne kadar bazıları
aldıkları bir takım eğitimlerle,bugünkü çağ’a, beyazlara uyum sağlamış,belli
yerlere gelmiş olsalarda sayıları çok az.
Son
zamanlarda bazı Aborijin kabile liderleri, hükümetlere baskı yapıp,sosyal ve
kültürel haklar yanı sıra kendi yaşadıkları topraklardan çıkarılan madenlerin
satışından özel fon alsalarda,işin kaymağını yine bu toplumu kullanan lider
konumundaki kimselerin yediği söyleniyor. Çünkü federal ve eyalet hükümetleri
yerliler için büyük bütçeler ayırsalarda, yerliler halâ büyük bir
yoksulluk,sefalet ve sigara, alkol gibi uyuşturucu bataklığından kurtulamıyor.
Kurtuluşu müslümanlıkta
bulanlarda var
25
milyon nufuslu Avustralya’da hıristiyanlıktan sonra ikinci büyük din
müslümanlık. Müslüman topluluk 67 ülkeden gelen göçmenlerden oluşuyor.
Avustralya’ya ilk gelen müslümanlar ise zamanın Osmanlı tebaasındaki
Afganlılar.1800 li yıllarda gruplar halinde Avustralya’ya gelen Afganlılar,
beraberlerinde getirdikleri develerle nakliye işlerinde çalışıyorlar.Güney
Avustralya eyalet başkenti Adelaide şehri ile Kuzey Toprakları eyaleti başkenti
Darwin şehri arasındaki demiryolu hattının yapımındaki malzemeleri develerle
taşıyorlar.
Afganlılar
bir taraftan dinlerini korurlarken bir taraftan da evlendikleri kadınlara,
doğan çocuklarına müslümanlığı aşılıyorlar. Bugün çok sayıda Aborijinin
müslümanlığı yaşadığı ve kurtuluşu bu din de bulduğu söyleniyor.
Yorumlar
Yorum Gönder